characters é PDF, DOC, TXT or eBook ↠ Wilhelm Genazino
Elden Düşme Dünya; “güncel” insanlık hallerinin bir Genazino kahramanının zihninde işlenmesiyle ortaya çıkan tuhaflıkların romanı.
“Bu manzara alabildiğine hoşuma gittiği halde göğsümde bir sızı hissediyordum. Çünkü güzelliğin acayip tarafı, insanın onu sadece seyredebilmesidir. Bir tarafını alıp evine götüremez veya küçük bir parçasını özel bir yerde saklayamaz. İnsan güzelliğe ancak hep bakar durur, fazlasını elde edemez. Uzun uzun baktıktan sonra yoluna devam etmek zorundadır.”
Elden Düşme Dünya’nın serbest mimar olarak çalışan isimsiz anlatıcısı, bir meslektaşının ölümü üzerine onun şirketinden gelen iş teklifini kabul eder. Böylece o güne dek kendisini uzak tutmaya çalıştığı modern dünyanın iş ve ilişkiler ağına, biraz da kendi rızasıyla düşmüş olur. Bir zaman sonra da kendisinin, yaşadığı aşkın, katlanmak zorunda olduğu işin, kısacası her şeyin âdeta “elden düşme” olduğu gerçeğini kavrar. İnsan olmanın kaderine kendince başkaldırdığı her seferde kararsızlık, çelişki ve pişmanlık yumağına hapsolurken, hayatı bir parça daha farsa dönüşür.
İç monologları, dünyayı ve yaşamı yorumlayışı, anlaşılmaz kararları ve eylemleriyle yine ele avuca sığmaz bir kahramanın romanı olan Elden Düşme Dünya, Tevfik Turan’ın Almanca aslından çevirisiyle... Elden Düşme Dünya
Çok çok iyi bir roman. Edebiyatın bu açısı kesinlikle daha çok ilgimi çekiyor. İnanılmaz bir olay örgüsünden ziyade, gündelik hayatı tüm yalınlığı ve dürüstlüğüyle önümüze seren kahramanları okumak çok daha etkili bir his bırakıyor. Hikaye anlatımı her zaman özel ama hayatın sıradanlığını edebiyatın gücüyle anlatabilmek benim okuma alışkanlığımla daha uyuşuyor. Elden Düşme Dünya Eski bir dostumla bir yılın ardından oturup kahve içip, şehirde yürüyüp bir sürü şeyden ve en çok da hayatlarımızın elden düşmeliğinden bahsetmişiz gibi hissediyorum. Güneşli ama serin bir hava, öyle çok bayıltmayan cinsten, arada tanıdık insanlara rastlıyoruz, huzursuzlanıyoruz, birbirimizden çekiniyoruz daha çok sanırım, diğer insanların yanında kime dönüştüğümüzü bir diğerinin görmesinden. En güzeli de bi vitrinin camında yan yana durduğumuzda yansımamız çok güzel Genazino dostumla, hem kendimizi, hem birbirimize benzerliğimizi görüyor, hiç yadırgamadan sohbete, yola devam edebiliyoruz. Aradan görüşmeden geçen onca zamana rağmen dostluğumuz hiç eskimiyor.
Ne zaman Genazino okusam böyle hissediyorum. Elden DüşmeDünya'yı okurken de değişmedi. Şimdi tek sorun, bir dahaki karşılaşmamızı beklemek.
Tavsiye ederim. Elden Düşme Dünya Bu manzara alabildiğine hoşuma gittiği halde göğsümde bir sızı hissediyordum. Çünkü güzelliğin acayip tarafı, insanın onu sadece seyredebilmesidir. Bir tarafını alıp evine götüremez veya küçük bir parçasını özel bir yerde saklayamaz. İnsan güzelliğe ancak hep bakar durur, fazlasını elde edemez. Uzun uzun baktıktan sonra yoluna devam etmek zorundadır. Çok çok güzelliği birden görmüş (örneğin
Venedik veya Aşağı Taunus bölgesi) ve sonra da eli boş ayrılmak zorunda kalmışsa, bir parça hüzünlenir insan. Bu yüzden, güzelliğin küçük miktarlarıyla yetinmek yerinde olacaktı.
Genazino'nun en olgun eserlerinden olan bu roman, Elden Düşme Dünya adıyla ve Tevfik Turan çevirisiyle çok yakında Türkçede... Elden Düşme Dünya Genazino okumayı seviyorum. Arada tüm gerçeklikten alıp bambaşka ama çok da tanıdık bir gerçekliğe götürüyor insanı. Kadın erkek ilişkileri konusundaki o kara mizah anlayışı ve anlatım gücü de enfes. Elden Düşme Dünya
Öncelikle, mükemmel roman. Genazino’nun son eserlerinden. Aldığı felsefe eğitiminin izlerini görebilmek bence mümkün.
Çok zamandır bir roman karakteri ile bu denli duygudaşlık yaşamamıştım. Genazino romanda kendi kendine sorduğu sorularla bana da çok farklı bakış açıları sağladı. Elimden geldiğince ağır ağır, kana kana okudum.
Jaguar’a teşekkürler.
Elden Düşme Dünya
Bir yorum denk gelmişti sosyal medyada. Türk okuru bu adamın karakterlerinde ne buluyor, neden bu kadar tutuldu diye. Sürekli aynı olaylar, aynı bunalmış, ikilimde kalmış karakterler. Aslında Genazino’nun edebiyatının sevilmesi belki de sadece bundandır. Gündelik hayattan, acayip canı sıkkın bir adamın evinden çıkıp marketten bayat ekmek alırken hissettiği küçük gerilimi okumak, sokakta yürürken gözüne çarpan detaylara odaklanmak, dünyanın başka bir ülkesinde başka bir sokağında yaşayan orta yaşlı bir adamın düşüncelerinin ne kadar bizden, ne kadar tanıdık olduğunu görüp kendi adımıza rahatlamak, ve bu duyguları, bu çıkmazları son derece basit ama bir o kadar esprili ve gerçekçi bir dille okumak bize iyi geldiği içindir.
Bugüne kadar okuduğum Genazino kitaplarındaki diğer karakterlerden daha kafası karışık bir adam vardı bu kez. Daha sık annesini hatırlayan, sanki biraz daha merhametli, daha çok depresif ve duygusal ve kesinlikle daha cesur bir karakterdi. Okurken sık sık Erlend Loe’nın Doppler’ını hatırladım. Hiçbir anlam yüklemeden gerçekleştirdiği eylemlerde hep bir Doppler izi gördüm. Elbette çok farklılar Doppler ile. Modern dünyanın içinde yalnız birer adam olmaları çok benzer. Genazino’nun mimarı medeniyetten kaçmıyor ama onun da ince sınırları var. Asla tatile çıkmıyor, gerekmedikçe yeni bir kıyafet almıyor. Sevgilisinin yanından ayrıldığı gecelerde eve gitmeden önce mutlaka o bara ( aşk korkusu kaçkınlarıyla dolu ) uğruyor. Ritülellerine sadık bir adam.
Bu seferki karakterimizin daha gerçekçi bir mesleği var. Dünyada olup bitene ve hayata daha çok kafa yoran biri. Belki de bu yüzden mutsuz. Mutlu olmadığını hissettiğimiz çok yer var metinde. Ama çok dert etmiyor bunu. Yaşlanma ve yalnız kalma olasılığı üzerine daha çok kafa yoruyor. Biraz felsefe de yapıyor. İç monologları ve bazen sevgilisi Maria ile arasında geçen diyaloglar muhteşem. Tekrar tekrar okuyası geliyor insanın. En sevdiklerimden birkaçını yazayım buraya:
” -Ben çalışırken işe karşı isteksizliğimi de yaşayabilirsem çalışabilirim ancak.
– Bu kaçınmanın ardında ne olduğu hakkında bir fikrin var mı?
–Kayıtsızlık, bıkkınlık, tiksinti, melankoli.
–Ya onun ardında?
-Hey Tanrım, onun da ardında içimdeki ölüyor olma duygusu var. ”
Karekterin kendini tanımlayış biçimi : ” Ben modern, zaman zaman kafası dağınık ve kendi benlik arayışından bıkmış bir adam olmuştum ( böyle tahmin ediyordum) ; geçici bunaklığını gittikçe daha çok kabullenen biri. “
Ve zaman zaman kapıldığı duyguları anlatımındaki doğallığa bakın:
‘‘ Çocukluk günlerimden beri bildiğim bir duyguya kapıldım, belki de zamanın dışına düşmüş olduğum duygusuna. ”
“ İnsanları bir çırpıda defterden sildiğim için suçluluk duyuyordum. Ben konuşmaya hazırdım ama kimse gelip ifademi almıyordu. Dünyadan ölüm gibi uzaktım. ”
‘‘Külüstür bozuk bir şey gibi caddeden aşağıya yürüdüm. Yaralanmışlığımı gören yoktu.”
” Birkaç saniyeliğine, içimin en derinindeki düşmanı gördüm: o gülünç haddini bilmezlik.”
” Benim varlığımın ana hedefi hayattan tasarruf etmek. “
Çevresinde olup bitenleri öyle detaylı anlatıyor ki tam da orada, parkta tam karşıdaki bankta oturuyormuş gibi hissediyorum. Tam bir Genazino klasiği. Öyle ki artık yürüyüşlerimde Genazino gibi bakıyorum çevreme. Bir kuşun topraktan solucan çıkarma uğraşısı takılıyor gözüme. Ya da marketten elinde fileyle dönen bir kadının akşam yemeği planını tahmin etmeye çalışıyorum. Ne zaman bir Genazino kitabı okusam gözlem oyunu tatlı bir hastalık gibi yapışıp kalıyor üzerime.
Şansımıza Türkçeye çevrilen her kitabının çevirmeni farklı. Elden Düşme Dünya’yı, Patrick Suskind çevirilerinden de aşina olduğum Tevfik Turan çevirmiş. Çevirmenlerin işi çok zor. Çok incelik, çok zaman isteyen, büyük emek gerektiren bir iş yapıyorlar. Tevfik Bey’e bu titiz ve incelikli çevirisi için teşekkür ederim. Sevdiğim bir yazarı kendi dilimizde böyle güzel bir tükçeyle okumak büyük şans.
Ne yazık ki bu değerli yazarı 2018 yılında kaybettik. Benim için çok özel bir yazardı. Kitaplarının çok ayrı bir yeri var bende. Mizahi dili, zekice kurduğu diyaloglar, metinlerindeki doğa detayları, karakterlerinin monologlarının derinliği onun edebiyatını eşsiz yapan unsurlar. Tek umudumuz Jaguar yayınlarının diğer kitaplarını da yayımlaması. Ve şimdiye kadar dilimize kazandırdıkları o muhteşem kitaplar için de ayrıca teşekkürler.
Elden Düşme Dünya Öncelikle tekrar bir Genazino kitabıyla buluşturduğu için Jaguar'a çok teşekkürler 💚
Modern insanın sıkıntılarını, günlük dertlerini, 'elden düşme'liğini çok güzel yansıtmış Genazino. Biraz canım sıkıldı, biraz düşündüm böyle mi gidecek diye...
İncecik kitaplar yazıyor ama iyi yansıtıyor bize vermek istediğini.
Çünkü güzelliğin acayip tarafı, insanın onu sadece seyredebilmesidir. Bir tarafını alıp evine götüremez veya küçük bir parçasını özel bir yerde saklayamaz. İnsan güzelliğe hep bakar durur, fazlasını elde edemez. Elden Düşme Dünya genazino'nun o gün için bir şemsiye'si şaşırtıcıydı. ama türkçeye daha sonra çevrilen romanları aynı formülle yazdığını düşündürdü ya da belki bilerek isteyerek aynı romanı yazdığını, bilmiyorum. hepsinde gözlemci bir kahraman, önemli bir kararın ya da değişimin arifesinde, kafası karışık, sokaklarda yürür, pencerelerden bakar, kafelerde oturur gözlemler, düşünür, basit diyaloglara girer düşünür, okura gösterir, bazen anlatır, açıklar, kendini sorgular, arada sırada bir aforizma patlatır...gündelik hayata felsefe kırıntıları. ama genazino aynı romanı her defasında vasatın üzerine taşıma gücüne sahip. kısa roman ustalığı, ölçü, denge...ama asıl sır, yine kendini tekrarlamasına rağmen, başkahramanlarında olsa gerek.
genazino'nun kahramanları kendilerinin de hayatın da farkında, duyarlı insanlar, düşünüyorlar, sorguluyorlar en azından. zaaflarını biliyorlar, benciller mesela, ilişkilerinin tamamında sorunlular. biraz korkak, biraz çekingen, biraz beceriksizler ama bir ölçüyü de koruyorlar. yapabileceklerini yapıyorlar zarar vermemek için, çok da zorlamadan. aslında mutlu olmak istiyorlar ama mutsuzlar, yalnızlar, bazen katlanamıyorlar ama bunları taşımayı biliyorlar bir şekilde. hayatı seviyorlar, geleceği düşünüyorlar, yaşlılıktan çok korkuyorlar. kaybediyorlar, hep kaybetmeye mahkum gibiler ama küçük bir direnişleri de var, kendilerince mücade ediyorlar. sisteme hafif muhalefetteler, öyle, olduğu kadar. bugünün dünyasında, bugünün okurunu yakalayacak karakter bu. biraz sempati, biraz şefkat uyandırıyorlar, biraz da belki avutuyorlar. roman adlarına bakalım: mutsuzluk zamanlarında mutluluk, aşk aptallığı, elden düşme dünya...sorun hep bende değil hesabı!..
elden düşme dünya'da farklı-yeni bir şey yok. atmosferinin tekinsizliğinden bahsedilebilir belki: yıkık dökük terkedilmiş evler, bomboş mağazalar, her yerde bir anda beliren dilenciler, sürekli artan değişen evsizler, sokaklarda insanların, hayvanların anlık tuhaf davranışları, sürekli yağmur, çöpler...küçük sahtekarlıklarla, hırsızlıklarla beslenen bir güvensizlik, bir çöküş atmosferi. kahramanın hikayesinde ilerledikçe etrafında olup bitenleri daha çarpık yorumlaması, düşüncelerinin giderek dağınıklaşması, dağılması. sonuç olarak okuruna beklediğini veren ve şaşırtmayan bir roman. Elden Düşme Dünya Epeydir satır atlamadan bir kitabı bitirmemiştim. İlk kez tanıştığım Genazino bana bu keyfi ve nicesini yaşattı.
Kendi tabiriyle gündelik hayat mistisizmi yaşayan isimsiz başkarakterimizle birlikte ağır akan bir zamanda, sayısız mekanda aynı mistisizmin parçası oluyoruz. Karakterin bir türlü herhangi bir konuda karara varamaması, daha doğrusu varmamayı seçmesi, yapılacaklara dair aksiyon almaması, daha doğrusu hayatının her alanındaki elden düşmeliğe razı oluşu beni büyülüyor. Genazino'nun gündelik hayata karşı öyle tespitleri var ki bu bana hiç benzemeyen başkarakterle tuhaf empatiler kurmama neden oluyor.
Sempatik dilenciler olmasının sonu neye varır? Ona (keyfimden, tesadüfen) bir şey vermemişsim vicdani açmazlara düşerdim. Niçin ona bazen para veriyorsun da bazen vermiyorsun? Dayanılmaz durumlardı bunlar!
Ama bir yanım da suratına suratına, avazım çıktığı kadar Artık bir karar al be adam! diye bağırmak istiyor. Okurken Yusuf Atılgan'ın Aylak Adamı'nı andığım çok oldu.
Bazı eserler insana kara aynalar tutar ya, bu kitapta üstü tozlu, tozunu almanın da hiçbir anlamı olmayan bir ayna var. Neden alalım? Öyle de böyle de aynı şeyi gösteriyor. Bir kayıtsızlık halinin, ikinci el reyonların mahremliğini taşıyor. Yaşanmışlığını açıkça sergiliyor. İşte okur olarak tam olarak bunları hissettim.
Son olarak, çevirinin muazzamlığı ve dilde akışkan bir tat bırakan yapısına değinmek isterim. Tevfik Turan'ın ellerine sağlık.
Genazino ile maceram burada bitmeyecek. Eminim ki amaçsız adımlarla, kendi düşüncelerimizle baş başa adımlayacağımız daha nice sayfalar var. Elden Düşme Dünya 3,5
*
İnsanlar güneş ışığını fazla göremediğinde genel bir karamsarlık çöküyor sanırım ulusların üzerine. Wiedenzhausen’a güneş açtığında çalışma arkadaşlarımın sesine de yansıyor bu ve ben İstanbul’daki parlak günlerden şikayet ederken düşmanlık besliyorlar bana. O karamsarlık hissinden çok uzaklaşmıyor metin de.
Biz beyaz yakalılar plazalara hapsolup havayı bile dert etmeye bayılırız, Genazino da karakterini böyle bir adam olarak seçmiş. Başarı hırsını kaybetmiş, orta yaş krizinde sürüklenen ve dertleri birçoklarına göre dert bile olmayan mutsuz bir adam. Yer yer Doppler okurken hissettiklerimi hissettim bunu okurken de ama bu isimsiz adamla beklediğimden çok daha fazla bütünleştim ve bundan rahatsız oldum.
*
PS: Eğer siz de Micheal ismini “maykıl” değil de “mihayıl” gibi okuduysanız gelin sarılalım. Elden Düşme Dünya