Kamçılanma Mesafesi By Zeynep Uzunbay
su gibi, dupduru. bu aralar hep çeviri okudum, anadilin lezzetiyle iyi yazılmış öyküler okumak çok daha keyifli geldi bu sebeple. sanki annemi, yengemi ya da komşumuz güler teyzeyi yazmış zeynep uzunbay, öyle tanıdık, ellerinde büyüdüğüm kadınlara öyle yakın. Zeynep Uzunbay “Kıymetliydim, nazlı kızlarıydım, kıyamazlardı bana. İstediğim işi yapar istemediğime elimi sürmezdim. Bir gün olsun gözlerini ağartıp seslerini yükseltmediler. Kulağım dış kapıdan gelecek seste, tırnaklarımı kemirdim bekledim. Duyar duymaz da koştum pencereye. İmam, babam, kıvırcık kafa bahçe kapısından çıkıp karanlıkta kayboldular. Bana o zaman sevdanın tarifini sorsalar, karanlıkta kaybolmak derdim.”(s.95) Zeynep Uzunbay Zeynep Uzunbay'ın diline hayran oldum. Çoğu öyküyü karşısındaki diğer kahramanla konuşma tonunda yazmış; yöresel dile hakimiyeti, işçi kadınların hayatlarını yakından tanıması ve öykülerindeki kadın sesi çok değerli. Her öykünün kahramanı kadınlar; kiminin hayatı okura yabancı, kimi ise okurun neredeyse kendisi. Ancak öykülerdeki en büyük eksiklik karakterlerin tam oluşturulamamış olması. Bazı öykülerdeki karakterler farklı kişiler olmasına rağmen neredeyse aynı karakterler. Bazı öykülerde ise karakterden ziyade 'tip' yaratmış Uzunbay. Keşke kişiler üzerinde biraz daha uğraşsaymış, diyor insan. Olay örgüsü, kurgu ve dil böylesine güçlüyken karakterler bazen gözardı edilebiliyor, ama işin kötü tarafı kitap bittiği anda karakterlerin çoğu unutulmuş, geride sadece anlatılan olay kalmış oluyor. 'Karanlığa doğru:Hülyaaa!' isimli öyküyü ise çok beğendim. Aynı şeyi Necmiye Alpay da yazmış, zaten bu öykülerden Necmiye Alpay sayesinde haberdar oldum. Zeynep Uzunbay'ı takip etmeye devam edeceğim. Zeynep Uzunbay Yazarla tanışma kitabım, bitince ardı ardına haber okumuşum gibi bi hissiyatım oldu.
Öykülerdeki karakterleri bi yerlerden gözüm ısırsa da tam içine girilemediğini düşünüyorum. Bu durumun benden değil de yazarın betimlemesi ve öykülere serpiştirmesinden kaynaklandığını da düşünüyorum.
Genel olarak bir derdi olan ve derli toplu öykülere sahip olması da benim için keyif vericiydi.
Yeni bi kalemle tanışma fırsatını bulmak isterseniz, tavsiye ediyorum!
Keyifli okumalar! Zeynep Uzunbay Kamçılanma Mesafesi’nde 13 öykü var; hem güldüren, hem ağlatan, her halükarda insanı yürekten vuran, sarsan öyküler. Hepsi kadın hikayeleri; kadına, bu topraklarda kadın olmaya dair ne varsa bu öykülere sığdırılmış. Derin psikolojik tahlillere girmeden, lafı uzatmadan derdini samimi, sahici bir dille anlatan öykülerin kurguları da çok başarılı. Zeynep Uzunbay
Adım diye demiyorum, bağırsan bağırmaya yakışır fısıldasan fısıldamaya. İsmimi taşıyan cisim, dertliye çare, bunluya neşedir. Gizli derdine derman arayan, “Bir arkadaşım var, adı Ayşe,” diye girer lafa. Bizim muhabbet kuşu bile, her şeyden önce “Ayşe” demeyi öğrendi. Gelip geçtiğim şu dünyada, bir devletimiz sevmedi beni.
Özgün bir dilin duyarlığıyla kaleme aldığı “Kamçılanma Mesafesi” adlı ilk öykü kitabında Zeynep Uzunbay hayatın eril yüzünü sorguluyor. Öykülerdeki kadınları belki yıllardır tanıyor gibiyiz, belki daha önce benzerlerine rastlamamışız. Onların sözcükleriyle kurgulanmış öyküler, bizi dünyalarına buyur ediyor.
Öykülerin kahraman kadınları yıkıldığı ya da acı çektiği yerde kalıp kaderine razı olmuyor. Doğrulup üzerine gitmek, hesap sormak ve payını almak için harekete geçiyor. Bazen bir isyan hissi, bazen güleç bir derinlikle karşımıza çıkıyorlar.
Şiir, roman ve inceleme kitapları bulunan Zeynep Uzunbay, “Kamçılanma Mesafesi”yle yeni kapılar aralıyor. Kamçılanma Mesafesi
Bu öykü kitabını okurken, Ayşen Işık'ın yakın zamanda okuduğum Kör Dövüşü adlı öykü kitabıyla karşılaştırmadan edemedim. İkisi de, kadın dilinden kadın öyküleri. Bu kitabı daha başarılı buldum. Hem dili hem de konuları işleyişi açısından. Farklı çevrelerden yoksul kadınların hikayelerini, o çevreye has bir kadın dili, yer yer deyişler kullanarak birinci tekil şahıs olarak anlatıyor. Ve bunu başarıyla yaptığı söylenebilir. Yine de, tamamen kişisel zevkim nedeniyle çok beğenmedim. Bunun nedeni belki de birinci tekil şahsın sağladığı imkan kadar, kaçırdığı bir imkanın da sonucu. Günlük dilin kullanılageldiği (ve monolog halinde ilerleyen) öyküler, beni uslüp olarak tatmin etmedi. Gündelikten sıyrılıp, dilin imkanlarını yazara has bir üslupla kullanmıyor. Ama dediğim gibi kişisel bir tercih bu. Zeynep Uzunbay okunuyor ama hep bir kadın monoloğu olunca insan bunalıyor, öyküler arasında ayrım yapamadım... Zeynep Uzunbay Her türden kadın kadına ilişki düşünülmüş kitapta, hepsi yerli yerine yerleştirilmiş, ve incelenen sorunlar sadece sosyolojik değil, aynı zamanda (ve fakat sosyolojinin önüne geçmeyecek kadar) psikolojik. En beğendiğim yanı da bu: Kitapta karakterlerin içsel labirentlerinde kaybolan bir 21. yüzyıl bireyciliğinden eser olmadığı gibi, bireyi 'opaklaştırıp' gösterilmek istenen toplumsal dinamiklerin içinde rollerini icra eden otomatlara da dönüştürmüyor.
https://okumadansonra.blogspot.com/20... Zeynep Uzunbay on üç öyküden oluşan kamçılanma mesafesi, kaderine razı olmayıp harekete geçen kadınların güçlü ve ortak sesi. üslubu ve diliyle derin bir su. yıllardır tanıyoruz hissine kapıldığımız kadınlar gözünü değirip başlıyor konuşmaya... dinlemekte tereddüt etmeyin...
her öykü iyi ama özellikle yaz kış terlike bayıldım... Zeynep Uzunbay Monolog formundaki hikâyeleriyle ve onların karakterleriyle arasına kamçılanmama mesafesini koyabilmiş olsa ve bu kadar tekrara düşmemiş olsa çok daha nitelikli bir öykü kitabı çıkarmış ortaya. Yine de, yaşayan kadın öykücülerimiz arasında Pelin Buzluk ve Şule Gürbüz'ün arkasına tereddütsüz Uzunbay'ın ismini yazabilirim. Zeynep Uzunbay