Buhurumeryem By Lâle Müldür
ah senden bir işaret
en ufak bir işaret gelse...
ama belki de o zaman sen Napoli'ye, Sicilya'ya
hatta Korsika'ya gitmek isterdin de yine bu
pirinç tarlaları ideası suya düşerdi...
hatta hiç unutmam bir seferinde ikimiz
Mısır'a gitmek istemiştik de
ben kendimi Salzburg'da sense evde bulmuştun...
senin benimle hiç konuşmadığın günlerdi
sanki aramızda bir çatlak açılmıştı
Salzburg'da seni unuttuğum söylenemezdi
unutmadığım da...
hiçbir şey çözümlenemiyordu öncesinde de
sonrasında da geriye dönülmez hareketlerin...
ben şimdi Paris'te Çin lokantasında oyalanıyor
olsam da bu ancak gülünç bir tedavi, soytarılık
çünkü biliyorum hatta hepimiz biliyoruz ki
pirinç tarlaları projesi asla gerçekleşmeyecek
ve artık hiçbir şey eskisi değil
olamaz da
seninle ayrıldığımız günden beri
bunun için yatak odalarımızda
başuçlarımızda su dolu bardakların yanında
mumların yanması gerekmiyor
artık sözcüklerle sonsuza dek
oynamak istemiyorum
bazan gri-mavi bulutların içinden
sessizliği yararak bir jet uçağı geçiyor
bu basit gibi görünen gerçeklik imajı birçok şeyi
bütün sözcüklerin ötesinde
birden açıklıyor sanki
bunu bilmek bana yetiyor. Lâle Müldür çok bir şey yok Lâle Müldür Başka bir yerden mi konuşuyor, 80'lerde başlayan krizi aşan bir şair mi ya da deli kadın mı artık her neyse: Yıldız Madalyalı Masallar'ınızı takip edebiliyorum ve let's hear the funky sound. Lâle Müldür melankolimin 19. haftasıydı... Lâle Müldür Muhtemelen Batılılaşma sürecindeki Türkiye'nin sancılarına kendi hayatında da şahit olmuş bir kadın Lale Müldür... Buhurumeryem, bu sancılı yaşamı az çok anlatıyor. Ne tam teslim olabilmiş ne de bağları koparıp attım deme pervasızlığına düşmüş.
Tüm kitabı okurken beni bir his kapladı. Kendi dünyasına çekmeyi başardı bir anlamda kitap. Ama aklıma kazınacak bir dize buldum diyemem. Belki şairin kendi yaşamı gibi...
Mistik, varoluşsal, gizdökümcü bir şeyler buluyorsunuz Buhurumeryem'de buna rağmen yıllar sonra dahi hatırlanacak bir dize çıkar mı bilmem. Lâle Müldür
bir gün sokakta beni göreceksin, hiç anlamayacaksın
beni yedi uyuyanlardan biri sanacaksın
yine de pardesüme iliştirilmiş envai çeşit rozet
ve boncuklara dehşetle bakacaksın
tuhaf bir sıkıntıyla adımı soracaksın:
Ali McGraw
deyince hiç değişmediğimi anlayacaksın Buhurumeryem
hep önüne bakar.
Gölgesini unutmaz.
Gölgesini unutmaz.
.
bir kadınım ben ve insan kadın olunca
her şeyi unutur yüreğinin içindekinden başka
.
“Muhakkak ki, hiç tartışmasız kabul edilmesi gerekir ki, Albatros’un bütün performansları onu Yaratan’a adanan bir methiyedir…”
.
“Dünya, faniliğini ilan etti ve durmadan arkasına dönüp gidiyor.”
.
Şiirin okurun beğenisi açısından ne kadar öznel bir alan olduğunu her kitapta daha çok anlıyorum. Bir şekilde adını duyup listeme eklediğim bir kitaptı Buhurumeryem. Ne ile karşılaşacağımı açıkçası bilmiyordum ama Lale Müldür’ün biyografisine bakınca yazdığı şiirleriyle kendisini önemli yerlere getirdiğini ve oldukça donanımlı bir sanatçı olduğunu gördüm. Bana kesinlikle hitap etmeyen şiirlerdi. Fazla modern bir tarza sahip bana Ah Muhsin Ünlü’yü (Onur Ünlü) hatırlattı, onun da tarzını bana çok uzak bulmuştum. Kitap içerisinde çok ufak kısımları beğendim onları da üste ekledim. Lâle Müldür Duman mavisi bir kumaş üzerine sulusepken kar yağdı. Seni düşündüm. Seninle geçireceğimiz ilk kar günlerini.
Böyle günler için kendine duman mavisi bir palto bak.
Özellikle Pol & Virgine: Yıldız Madalyalı Mektuplar ve Buhurumeryem. Lâle Müldür Yine aynı mistizm, aynı sessiz çığlıklar. Meryem Ana'nın kursağından düşüp, kalplerimize uğrayan birkaç hüzün. Bunun beraberinde aşklar, kelimeler, Kuzey ülkeleri ve soğuk bir yaz akşamı garipliği.
Lâle Müldür her şiirle ve seçimle uyuş(a)masam da Pol ve Virginie: Yıldız Madalyalı Mektuplar, hemen ardından da Buhurumeryem okuduğum en güzel şiirlerdendi. Lâle Müldür Sonuç olarak her güzel söz
doğanın yanında hafif kalıyor. Lâle Müldür