Çador by Murathan Mungan By Murathan Mungan

review ä eBook, PDF or Kindle ePUB Ø Murathan Mungan

Tek başına kalan bir insanın kapladığı o güçsüz yeri kaplamaya çalışıyorum. Varlığım bir toz bulutu, daha sert bir rüzgarda tozanlarına ayrışarak dağılıp gidecek bir toz bulutu. Benim kalıbımda bir boşluk bu. Sıcağın, şehrin ve çölün ortasında zamansızmış gibi duran bir boşluk. Çador by Murathan Mungan

Muhtesem. Okuyun, okutun.

Kadınlar hiç bu denli görünmez olmamışlardı. Sokaklarda, çarşılarda kadınlara hemen hemen hiç rastlanmıyordu artık. Şehir hayatından kadınlar tamamen çekilmiş gibiydi. Yanında erkek olmadan hiçbir kadın sokağa çıkamıyor, tek başına dolaşamıyordu. Eskiden, örtünen kadınlara uzun, geniş şallar, eşarplar ya da çador yeterken, şimdi yalnızca ipliksi parmaklıklarla gözleri kafeslenmiş olarak kumaştan bir çadıra döndürülmüşlerdi.
Gövdelerinin hiçbir kıvrımı, karanlık bir in gibi içinde barındıkları o kumaş tepelerini aşıp insana, onların kadın olduklarına dair bir şey söylemiyordu. Kımıldayan, hareket eden, yürüyen kumaştan çadırlar yalnızca... Tek varlıkları yürürken çıkarttıkları kumaşların hışıltısı... Gövdelerini bunlar fısıldıyor.

Bazi seylerin yokluklari, varliklarini daha cok hatirlatir. Tipki sehrin sokaklarindaki kadinlarin yoklugu gibi. 107 Βαθμολογία: 7/10

Στη βιβλιοθήκη μου έχω σίγουρα καμιά δεκαριά βιβλία Τούρκων συγγραφέων, αλλά αυτό είναι το πρώτο που διαβάζω. Καιρός ήταν να διαβάσω και κάτι από δαύτους, υποθέτω. Ο συγγραφέας διαπραγματεύεται ένα επίκαιρο θέμα, το οποίο είναι και κάπως τολμηρό, αν λάβει κανείς υπόψιν τις πολιτικές και θρησκευτικές συνθήκες που επικρατούν σε χώρες της Μέσης Ανατολής (αλλά ακόμα και στη δική του). Ο πρωταγωνιστής της ιστορίας, ονόματι Ακμπάρ, επιστρέφει στην πατρίδα του, έπειτα από πολλά χρόνια απουσίας του στο εξωτερικό. Όμως η πατρίδα που θυμόταν δεν υπάρχει πια. Κατεστραμμένη από έναν πόλεμο, η χώρα βρίσκεται κάτω από την εξουσία ακραίων Ισλαμιστών. Η ελευθερία είναι άγνωστη λέξη, οι γυναίκες είναι όλες τυλιγμένες σε τσαντόρ και ζουν υπό ακραία καταπίεση, οι ελπίδες και τα όνειρα απαγορεύονται από την πανταχού παρούσα εξουσία. Η γραφή δεν είναι άσχημη, υπάρχουν ορισμένες καλές περιγραφές και σκέψεις με μια κάποια ποιητική και φιλοσοφική διάθεση, όμως δεν μπορώ να πω ότι ήταν του γούστου μου, προς το τέλος μάλιστα ένιωσα και μια κούραση. Επίσης, από ένα σημείο και μετά έχασα και ολίγον τι το ενδιαφέρον μου για την ιστορία και τον πρωταγωνιστή. Πάντως γενικά είναι ένα αρκετά καλό βιβλίο, λιτό και σύντομο, το οποίο κοιτάει κατάματα τον Ισλαμικό φονταμενταλισμό. 107 İklimine girdiğiniz coğrafya size kelimelerini ve hikayelerini de getiriyor. Aynı insanın peşinde yine yoldayız. Bu sefer Akhbar'le beraber savaş sonrası annesini ve kardeşlerini aradığı o yabancı kentin kapısındayız. Aranılan çoğu kez hatıranın başkasında sabitlendiği bir 'kendilik' aslında, ya da kendi olduğu düşündüğü herşey. Annenin yemekleri, çocukluk oyunları, gün ve gece düşleri. Gurbet dünyanın bir eşiğine dönüşüyor. Ne gittiğiniz yersiniz ne de dönerken bulmayı umduğunuz yer. Koca bir aradalık. Mungan, topraktan edilmeyi, savaşı, savaş sonrasının acılarını, kayıpları anlatıyor. Bir şekilde dünyanın acılarına gözlerimiz bu şekilde uyanıyor. Güç her defasında birilerinin canını yakmaya devam ediyor kim mazluma dönüşmüş önemli olmaksızın insanlık zulme uğruyor. 'Öteki' kendimizi görmekten korktuğumuz halleri temsil ediyor. Korkularını, hayata karşı güvensizliğini bir biçime bürüyor öteki. Çador, kadına ve kapatılmış olana göz kesiliyor. Kadını hayattan çekilmiş ve böylelikle yarım kalmış bir kentin halini okuyoruz. Çok uzak değil en son yabancısı olarak gittiğim kentlerde yabancı olmanın mazeretiyle kadını az ve eksik olan çok yere girip çıkma fırsatım oldu. Eğer bir araya gelinmezse yaşam kendini büyütemiyor. Mungan'la şiirlerinden sonra ilk karşılaşma. Tadı damağınızda tanıdık tada dönüşen bir kitap Çador.
.
Akhbar'ın hatırası cebinde taşıdığı kumgülü ve boynundaki muskasıdır. Şehrin nesneleri çocukluğun hatıralarıyla doludur. Geçmiş zaman kendini o ilk evde ve kalın duvarlarda dondurmuştur. Şehrin sakinlerini yüzü bir kitap gibi okunur. Bazen yokluk o şeyin varlığından daha güçlü ve yoğundur. Insanın doğduğu ve toprağına en son kendini emanet edeceği o ilk kent ne kadar da diri ne kadar da ölümdür. Gövdenin ölümü insanın ölümüne ve yokluğuna götürür.
.
Tek başına kalan bir insanın kapladığı o güçsüz yeri kaplamaya çalışıyorum. Varlığım bir toz bulutu, daha sert bir rüzgarda tozanlarına ayrışarak dağılıp gidecek bir toz bulutu. Benim kalıbımda bir boşluk bu. Sıcağın, şehrin ve çölün ortasında zamansızmış gibi duran bir boşluk. 107 Sonunda çador bitti. Sadece 106 sayfa olmasına rağmen öyle bir oturuşta bitecek bir kitap değildi. Murathan Mungan ın yoğun kalemi ve sizlere sunduğu bakış açısı durup durup düşünmenize neden oluyor. Gerçek bir kitaptı. Çok gerçek hem de. Kesinlikle tavsiye ederim. 107 Doğuda her şey usul usul birikir ve ansızın olurdu. 107

Çador

Çok güzel bir doğu masalı.
Beni etkileyen kısımları annesi ve babası hakkında söylediği duygusal paragraflar.
Etkisinde kalıyorsunuz, Burka giymiş kadar oluyorsunuz o çöl sıcağında. 107 Με ριζοσπαστική γραφή, ο Μουρατχάν Μουνγκάν, καταγγέλλει τις σκοταδιστικές αντιλήψεις και τις πρακτικές του Ισλάμ εξετάζοντάς τες μέσα από τα μάτια του νεαρού Ακμπάρ. Με οδηγό τη μνήμη οδηγείται σε μια πρόσκαιρη ανασύνθεση του παρόντος –που δεν υπάρχει πια– η οποία σταδιακά ξεθωριάζει και τελικά καταρρέει εγκλωβισμένη στα υφάσματα μιας μπούρκα, στα δίκτυα μιας αόρατης εξουσίας. Η συμβολοποίηση του τσαντόρ και της μπούρκα αναδεικνύει την επικινδυνότητα των συντηρητικών αντιλήψεων και των θρησκοληψιών έναντι ολόκληρης της κοινωνίας, – κυρίως της ανδροκρατούμενης– κι όχι μόνο της γυναίκας, η οποία φανερά υποβιβάζεται και απομονώνεται. Επομένως, η εν δυνάμει χρήση της μπούρκα και από τα δυο φύλα σηματοδοτεί πρωτίστως τη ταύτιση και την εξίσωσή τους σε κοινωνικό επίπεδο, ενώ δευτερευόντως προωθεί μια προσπάθεια αναβίωσης της μνήμης και ενστερνισμού της πραγματικότητας μέσα από την αποκρυπτογράφηση του εγκλωβισμένου, από την μπούρκα, γυναικείου πνεύματος. 107 Damızlık Kızın Öyküsü’nü masaya yatırdığımız bir edebiyat atölyesinde “Doğunun distopyası” olarak ismi geçti. Bazı coğrafyalar için gerçek, bazı coğrafyalar için distopya olan bir toplumu, özellikle rejim sonrası kadınların burkaya girip görünmez oluşunu ve toplum hayatından silinişini anlatan çok çarpıcı bir hikaye...

“Sokaktaki tek tük kadınlar kendilerini sokaklardan hemen silinmesi gereken lekeler gibi hissediyor olmalılar ki, geçtikleri yerlerde çabuk adımlarla hızlı hızlı yürüyor, havanın boşluğuna kendilerinden bir iz bırakmamaya çalışıyor, varlıkları bir görüntüye, görüntüleri bir ağırlığa dönüşsün istemiyorlardı. Bu yüzden onların telaşlarında yalnızca gündüzün sıcağından kaçmak değil, aynı zamanda bir an önce gözden kaybolmak gayreti seziliyordu. Yerden kalkmış bir toz bulutunun bile yoğunlaşmış havadan ötürü toprağa geç döndüğü bu iklimde, bir an önce geçip gitmek istiyorlardı. Görülmek için, daha çok görülmek için yüzyıllardır süslenip durmuş olan kadınlar, şimdi ve burada görülmemek için varlıklarını havanın boşluğundan bile silmeye çalışıyorlardı.”

Ve tabii ki kadının görünmezliği sonucu kafasında artık bir kadın imgesi bile yaratamayan bir erkeğin toplumda, geçmişte, kendi mağarasında kayboluşu anlatılıyor. Çünkü hayatın yarısı artık yoktur. 107 Rengi olur bazı kitapların. Kan kırmızısı olur mesela, geceyle gelen siyah olur, deniz mavisi ya da portakal turuncusu olur. Çador ise başından sonuna sarı bir kitaptı. Bütün okuma deneyimime, kızgın güneşin, buğday başağının, toz rengi ovaların ya da kül rengi evlerin üzerine çökmüş sarı rengi eşlik etti. Mardin’i geçirdim aklımdan, Urfa’yı Harran’ı geçirdim, Batman’ı Hasankeyf’i geçirdim. Belki de kitabın yayımından hem önce hem de sonra, sanki tarihin tamamına yayılmış gibi terörü her daim yaşayan biraz daha güneydeki bereketli toprakları düşündüm. Nasıl oldu da, tarımın, kelamın, medeniyetin başladığı bu kadim topraklar, korku imparatorluklarına, kültürsüzlüğe, şiddete, teröre ev sahibi oldu?

Savaş sebebiyle ülkesine geri dönemeyen Akhbar’ın, ailesini bulmaya çalışırken kendisini kaybedişiydi Çador. Korku imparatorluğunda kadınların toplumdan tamamen silinmesiydi. Doğuda her şeyin usul usul birikmesi ve ansızın patlamasıydı. Bugüne kadar gördüğü her yeri aynı kayıtsızlıkla kavuran tozlu güneşti Çador. Ve bir şairin dediği gibi ölüm; doğuda herkesin gizli mesleğiydi. 107 Türban, kara çarşaf, burka ile sınırlı olan örtünme ögeleri bilgi dağarcığıma bu kitapla bir de çador gitmiş oldu. Daha da fazla bilmek zorunda kalmam umarım bu nesnelere dair herhangi bir şey. Romana (kısa olunca novella demek şimdi daha moda) gelince, okuduğum her Murathan Mungan kitabı gibi ilk sayfadan beni içine aldı, karakterle tüm romanı yaşattı. Bu nasıl bir dil ve yazım yeteneği her defasında şaşırıyorum. Akhbar'in geçtiği yollar üzücü, hayatı yakın dönem Ortadoğu gerçeği ama yine de bıraktığı his yumuşacık. 107